Şeytana uyun !!!
Sabah kalktınız. Daha doğrusu kalkamadınız. Kalkamıyorsunuz. Her yeriniz ağrıyor. Susturduğunuz çalar saatin sesi, kulaklarınızda yankılar halinde devam ediyor. Başınızda bir ağrı. Oysa akşamdan kalma da değilsiniz. Buda nedir? Hayatın sonuna gelmiş gibisiniz. Geleceğe dönük proje ve beklentilerinizin bir anda anlamsız bir külfetler yumağı olduğunu görüyorsunuz. Başınız sıkıştığında , bir köşeye sıkıştırdığınız “ Hayat Budur “sözcüklerini arıyorsunuz, onlar da direniyor, yoruluyorsunuz.. “ Hayat Bu Değildir “ şeklinde çıkıp çekiyor belleğinizden. Evet ! Belki de hayat bu değil.
Kahvaltıyı hep es geçtiniz o güne kadar. Oysa o kadar da zor değil. Hazırlandıktan sonra içeceğiniz sigara yerine, hemen bir kahve yapın ve yanında bir dilim ekmeğin üzerine süreceğiniz reçel yada peynirle küçük bir kaçamak yapın. Saatinize bir göz atın; zaman o kadar da uçucu değil, gördünüz mü? Siz de şeytana uyun!
Kapıyı çekip çıktınız. Her sabah siz çıkarken gazete ve ekmek dağıtan kapıcıya homurdanarak değil, bu kez gülerek“Günaydın“deyin. Bakın ne yapacağını şaşırdı. Homurdanma sırası onda. Boş verin açın adımlarınızı, servis kaçacak.
İş yerinizdesiniz. Binanın girişinde derin bir nefes alın ve odanıza vardığınızda, masanıza yığılmış dosyalara aldırmadan telefonu açın. Anneniz. Biliyorsunuz erken uyanır. Şimdiye kadar çoktan televizyonun karşısına kurulmuştur,yanındaki sehpada da kahvesi. Sigara içmez. Onun için de sesi yaşıtlarından berrak geliyor. Ne oldu diyor? Hiç bu saatte aramazdın. Hiç dediniz özledim de. Anneniz şaşırıyor. Çünkü; hep bir problemle yada bayramdan bayrama aramışsınızdır o güne kadar. Hafta sonunu ona ayırdığınızı, birlikte sinemaya gitmeyi teklif edin. Bakın ne kadar da mutlu oldu. Bir kahve istediniz ve geldiğinde sigara paketine uzandınız. Durun, durun! Şeytana uyun! Çabuk karar vermelisiniz, fincan soğumakta . Evet, bravo; tam irade. Sigara paketini kaptığınız gibi çöpe attınız. Şimdi başlıyorsunuz kahvenizi içmeye, tadını daha mı çok alıyorsunuz? Başarabilirseniz, ileride her şeyin tadını daha fazla alacaksınız. O zaman sigara içmekle aslında kendinize eziyet ettiğinizi anlayacaksınız.
Öğle yemeğinizi hep iş yerinde yiyorsunuz. Küçük bir kaçamak sırası daha geldi. Kısa bir yürüyüşten sonra, şu ayaküstü yiyecekler yenen büfelerden birine girin. İştahınız yerinde ama fazla kaçırmayın. Salatanın tuzu az mı ne? Tuzluk da biraz ötenizde oturan delikanlının elinde. Tuzluğu alırken teşekkür etmek üzere yüzüne bakıyorsunuz. Ne hoş adam. Ne güzel yüzü var. Parmakları ne zarif. Elini ne güzel kullanıyor. Tuzluk ikinizin arasında birkaç kez gidip geliyor. Köprü kuruldu bile. Aa bakın, eski arkadaşlar gibi konuşmaya başladınız. Hatta birbirinize telefon numaralarınızı veriyorsunuz. Ve çıkışta, ikinizde iş için ayrı yönlere giderken, yollarınızın birleştiğini düşünüyorsunuz.
Öğleden sonra su gibi akıp gidiyor. Başınızı masadan kaldırdığınızda, dışarıda havanın çoktan karardığını fark ediyorsunuz. Ama tuhaf dosyaların hepsi elden geçirilmiş durumda. VE siz hoş bir yorgunluk içindesiniz. İşte telefon çalıyor. Gördünüz mü? O da yoğun bir gün geçirmiş. Kokteylinden size de ısmarlamak istiyor. Uyun, uyun, şeytana uyun!
Evet deyip telefonu kapatın. Ve makyajınızı tazelemeye koyulun!!!
ŞEYTANA UYUN! İçinize sinmiyorsa evinizi değiştirin. Memnun değilseniz işinizi değiştirin. Anlaşamıyorsanız eşinizi değiştirin. İşe yaramıyorsa kafanızı değiştirin. Bir şeyleri ,yalnızca siz istediğiniz için yapın. Uzun yolculuklara çıkın, yeni insanlarla tanışın.
Hayatı yeniden oluşturmak ve değiştirmek mümkün. Yeter ki; ŞEYTANA UYUN! Ve bilin ki, şu şeytan hiç de sanıldığı gibi değil. İsterseniz onunla dost olup hayatınıza renk katabilirsiniz.